Parlamenter sistem sürekli kriz üretiyor. 7 Haziran seçiminin ardından yaşanan kaos bunu hepimize daha iyi öğretti.
2002 seçimlerinde AK Parti yüzde 34 oyla Meclis'te Anayasa'yı bile değiştirecek çoğunluğa sahip olmuştu. Yüzde 34 oyun karşılığı tam 365 milletvekiliydi.
AK Parti geçen yıl 7 Haziran'da 2002'ye göre 7 puan daha fazla oyla yüzde 41 almasına rağmen tek başına hükümeti bile kuramadı.
Bu iki seçim arasında geçen süre ise hepi topu 13 yıl.
13 yıl önce çok daha az oyla parlamentoda 365 sandalyeye sahip olabiliyorken 13 yıl sonra hükümet kurmak için CHP'ye, MHP'ye hatta HDP'ye mecbur oluyorsun.
***
Sadece bu mu?
Başkanlık sistemi olsaydı Türkiye 2001'de Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşar mıydı?
Seçilmiş Başbakan Ecevit'e, atanmış Cumhurbaşkanı Sezer'in Anayasa kitapçığı fırlatması memleketi göçertir miydi?
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı söz konusu olduğunda sırf eşinin başörtüsü nedeniyle 367 diye saçma sapan bir kriz yaşanır mıydı?
27 Nisan e-muhtırası gibi askeri vesayetin seçilmiş sivillere balans ayarı çektiği saçmalıklarla karşılaşır mıydık?
Ya da ipi dışarıda bir örgüt, ordunun başındaki isimden, Başbakan'a, parti yöneticilerinden onların çocuklarına kadar hepsini hapse tıkacak, hükümeti indirecek bir paralel darbe çetesi oluşturabilir miydi?
Yasama, yürütme ve yargının alanlarının kalın çizgilerle çizildiği, birbiri üzerinde vesayet kurmadan birbirini denetleyebildiği bir Başkanlık sistemine karşı çıkmak var olan tıkanmış sistemi korumak demektir. Sadece Erdoğan düşmanlığıyla Türkiye'nin önünü açacak bir değişimi engellemek akıl tutulmasıdır.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti parlamenter sistemin bu tıkanıklığına çözüm olarak yeni ve sivil bir anayasa ile Başkanlık sistemini öneriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemden bu yana ısrarla Başkanlık sisteminin gerekliliğinin altını çiziyor. Şimdi de Beştepe Külliyesi'nde muhtarlara, kaymakamlara, STK temsilcilerine ve her fırsatta millete tane tane anlatıyor.
Yine de Meclis uzlaşsa, partiler anlaşsa bile sistem değişikliği önerisinin muhakkak milletin onayından geçmesi gerektiğini vurguluyor. Israrla millet istemeden başkanlığa geçilmez diyor.
***
Türkiye'de terörden, sosyal meselelere, yatırımlardan demokratik gelişmeye kadar birçok problem var. Ve bunların kökeninde parlamenter sistemin hantallığı ve darbecilerin yaptığı anayasanın yürürlükte olmasının etkisi büyük.
Ordunun askeri vesayetinin ve yasamanın kör muhalefetinin yavaşlattığı hatta engellediği birçok mesele Başkanlık sistemi ile çok daha hızlı ve seri şekilde çözüme kavuşabilir.
***
Geçenlerde muhalefetin diline doladığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kaymakamlar toplantısındaki sözlerini hatırlayalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 300 kaymakama hitaben aynen şöyle konuştu; "Vatandaşın işlerinde zorluk çıkarmayın, 'efendim kanun böyle diyor, yönetmelik böyle diyor' iradenizi kullanın ve vatandaşın lehine çözümler üretin"
Mesele budur, çok daha hızlı hareket ederek birçok sorun çözülebilecekken, hantal bürokrasi ve aksak sistem nedeniyle kördüğüm oluyor.
Başkanlık meselesi, sadece bir isim üzerinden tartışılacak polemik konusu değil Türkiye'nin geleceğiyle ilgilidir.
Ve toplum bunun farkında, değişime hazırdır…

(Aktüel'den)