@hhakanyildirim

Koronavirüs sürecinden tüm devlet ve şirketler başarıyla çıkmaya çalışıyor. Birinci şoku atlatan ülkeler sert önlemleri biraz gevşetip ekonomiyi canlandırmaya çalışıyorlar. Her ne kadar bu salgın bitmemiş olsa da ekonomik tetikleyiciler bu gevşemeyi devletler nezdinde zorunlu kılıyor. Günün sonunda işsizlik artar, insanlar yeterli maddi ve psikolojik gıdalarını alamazlarsa toplamda daha büyük sağlık sıkıntıları olacağını düşünüyorlar.

Bu gevşeme sürecinde Avrupa Birliği, özellikle Almanya ve Hollanda yoğun bir şekilde vatandaşlarına Türkiye’ye gitmeme üzerine tavsiyelerde bulunuyor. Sağlık ihtiyaçlarının karşılanmaması, bazı testlerin kabul edilmemesi, şirketlerin çalışanlarına Türkiye’ye gitmeme tavsiyeleri bunlardan bazıları.

Halbuki Türkiye salgına ilişkin rakamlara bakıldığında birçok Avrupa ülkesinden daha iyi durumda görünüyor. Hatta bu süreç başladığında hemen her Avrupa ülkesine sağlık malzemeleri göndererek bir jest yapmış, onlara bir çiçek uzatmıştı.

Peki bu tavrın altında yatan neden ne olabilir?

AB en basit açıklamayla iç turisti kaçırmak istemiyor. Özellikle İtalya, İspanya ve Yunanistan gibi turizmden önemli geliri olan ülkeler AB’ye bu konuda açık bir şekilde talepte bulunuyorlar. Diğer bir neden Türkiye’nin sağlık turizmine tepeden itibaren hazırlığa başlaması. Bu süreçte yapılan hastanelerin lokasyonların ve içeriğine, Türkiye’nin sağlık malzemesinde bir kaynak olmasına, yapılan sağlıkla ilgili baktığımızda sağlık turizmi için ciddi bir hazırlık yapıldığını görüyoruz.

İngiltere yine ters şeritte

Avrupa’nın yavaştan alma taleplerine karşın ısrarla 31 Aralık’ta AB’den ayrılık işlemlerini tamamlayacağını söyleyen İngiltere ise bu konuda her zamanki gibi farklı bir adım attı ve ülkeye dışarıdan gelenlerin uygulanacağı on dört günlük karantinadan Türkiye’yi muaf tuttu. Bu İngiltere-Türkiye ilişkileri için bir jest ve İngiltere’nin diplomasi ve ekonomiye AB’den farklı yaklaştığının bir kanıtı. Bugün Türkiye-İngiltere arasında yıl sonunda uygulanması planlanan serbest ticaret anlaşmasının tamamlanması için yoğun çalışmalar devam ediyor. İngiltere’nin açıklamasına göre bu yeni STA hesaplaması ve uygulaması kolay oranlar ve işlemler üzerine kurulacak.

Biz ne yapmalıyız?

İngiltere, Türkiye’nin ticareti için parlayan bir yıldız ve AB’den ayrılış günü sürekli yaklaşıyor. Burada İngiltere pazarını AB’den ayrı değerlendirmeli, pazara ve ticarete ilişkin çalışmaları İngiltere odağında ve daha yoğun yapmalıyız. Burada hep söylediğimiz gibi, şirketler, odalar ve kuruluşlara büyük iş düşüyor.

Tabii bir de ticareti siyasetten, hırslardan ayırt edebilmek gerekiyor. Türkiye’nin AB’ye üye olmasını en çok destekleyen ülke de İngiltere’ydi, her ne kadar kendisi daha sonra ayrılsa da. Dahası AB’den ayrılmak isteyenlerin en çok kullandığı argümanlardan birisi de Türkiye’nin AB’ye üye olma ihtimalinin çok büyük bir tehdit olacağıydı. Çünkü Türkiye kalabalık, genç nüfusu çok olan ve Müslüman bir ülke olarak kendilerine büyük bir tehlike olduğunu düşünmüşlerdi. Şu anda aynı böyle düşünen kişiler iktidarda ve hem serbest ticaret anlaşması ile hem de bu tür imtiyazlarla Türkiye ile ilişkilerini iyi tutmaya ve iyileştirmeye çalışıyorlar. Çünkü şartlar değişir, çıkarlar değişir, platformlar değişir; önemli olan doğru zamanda doğru hamleyi yapmak, bazı şeyleri unutmuş gibi yapmaktır.

Dünyadaki tüm bu süreci ve İngiltere’nin tutumunu değerlendirdiğimiz bir arkadaşımın Anadolu tabiriyle dediği gibi; “Acıyan yer başka, acıkan yer başka”.