Her insan sevip sevilmek ve mutlu olmak ister.  Umuda sarıp sarmalar yüreğini ve bitmemesini ister o umudun yaşattığı duyguyu.

Ama hayatın kendisine has gerçekleri var. Umudun da hayallerin de sonunu getirebiliyor bazen.  Sevmek, acı çekmek midir diye düşünürüm zaman zaman. Hep hüzün mü dolar gecelerine seven insanların?

Ne kadar sevmeyi bilen insan tanıdıysam hep acı, hep hüzün, hep buhranlı bir ruh gördüm onlarda. Bunu en çok da sosyal paylaşım sitelerindeki paylaşımlarından anlamak mümkün.  Kimisi Can Dündar’ı, kimisi Özdemir Asaf’ı, kimisi de şarkı ve şiirleri alet eder olmuş yüreklerindekileri ortaya dökmek için.

Hissedebiliyorum. Ne kadar “hoşuma gittiği için paylaştım” deseler de, aslında dile getiremedikleri hüzünlerini paylaşıyor kimileri.  

Aşk nedir ki? Çaresizlik mi? Yoksa yenilmek midir hayata? Küsmek midir umuda? Uykusuzluk mudur gecelerce? Gözyaşı mıdır, devasızlık mıdır, kendinden geçmek midir? Yanıtları herkese göre değişebilir tabii bu soruların. Ama, hiç “mutluluk mudur?” diye soramıyorum. Çünkü yanıtın ne olduğunu biliyorum. Çünkü çok sevip, çok bağlanıp da, ömrünün sonuna kadar mutluluk çığlıkları atabilen insanları göremedim henüz.

“…Sürünür gidersiniz.” demiş Can Dündar. İşte, tam da öyle. Sürünüp gidiyorlar. Aslında, süründükleri yerde kalıp doğrulamıyor seven birçok insan. İlle de imkansızı, yasağı, ya da sevilmeyi hak etmeyeni severek, takılıp kalır çıkmazlara bazı yürekler. 

Akıldan bir an bile çıkaramaz, onsuz nefes bile alamaz ve sürünüp giderler işte.

Mesela geçenlerde sevdiğinden ayrılan bir arkadaşımı misafir ettim evimde.  Çok acı çekiyordu, ne yapacağını şaşırmış bir durumda olduğu her halinden belliydi.  O an, ona teselli verebilecek tüm anlamları ben de yitirdim. Onun çaresizlik içinde acı çekişine, ben de çaresiz susuşlarımı ortak etmek zorunda kaldım. O an anladım ki, aşk acısının tesellisi yoktu. Ben bulamadım, bulanı da bulamadım.  Sadece “geçecek” diyebildim. Başka ne diyebilirdim ki.

Sevmek bu olmamalı aslında, iki yüreğin yürütemediği bir cambazlığın müebbetlisi olmamalı.   Mutluluğun anahtarı olmalı bir nevi.  Tüm yaşanan ve bilinenlerin altında ezilen bir duygu olarak kalmamalı. Mutluluk için tek yol olmalı ve o yolu doğru kullanmalı.

 O zaman sevgi, daha soylu olur.