NE yalan söyleyeyim, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Stanford Üniversitesi’nin İş İdaresi Okulu’nda konuşma yapmak için mikrofona çıktığında ondan bir ‘cumhurbaşkanı’ konuşması bekliyordum.

Genel hedeflerden söz eden, ‘devlet’ ağırlığının hissedildiği ama akılda da fazla bir şey bırakmayan bir konuşma yani.

Ama daha ilk anından itibaren yanıldığımı anladım, kulak kesildim. Çok daha kişisel, çok daha samimi ve akılda kalıcı bir konuşma yapıyordu Cumhurbaşkanı

Ondan liderlik hakkında bir konuşma yapması istenmişti. O da konuşmasına Kayseri’deki çocukluğunu anlatarak başladı. Tüccarlarıyla ünlü Kayseri’nin bütün çocukları gibi Gül de, tüccar olup olamayacağı konusunda bir imtihandan geçirilmiş ama o buz dolu kovadaki gazozları satamayınca da imtihanı başaramamış olmuştu.

‘Eğer’ dedi Cumhurbaşkanı, ‘O gün orada başarılı olmasaydım bugün muhtemelen Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı olmamış olurdum!’

Bu renkli girişin ardından Gül doğrudan konuya daldı. Cumhurbaşkanı konuşmasında numaralandırma yapmadı ama ben yapacağım.

Cumhurbaşkanı Gül’ün söyleyiş sırasıyla liderlik sırları şunlar:

1. İyi liderlerin doğuştan bazı özelliklere sahip olması gerekmektedir. Fakat çoğu zaman, liderliğin doğanın bir lütfu değil beslenen bir olgu olduğunu düşünüyorum. Etkili liderler öğrenmeyi, değişmeyi ve ufuklarını genişletmeyi sevmeliler. Eğer bir şey öğrenmiyorsanız, olgunlaşmıyorsanız, değişmiyor, büyümüyorsanız o zaman insanların size inanmasını ve sizi takip etmesini bekleyemezsiniz.

2. Gerçekleşen dönüşümleri anlayabilecek ve hıza

değişen ortama adapte olabilecek liderlere ihtiyaç duyulmaktadır.

3. Liderler aynı zamanda tahayyül ve ilhamla dolu hedeflere sahip olmalı ve bu hedefe ulaşmak için yönlerini çizmeli ve yola çıkmalıdırlar. Bunun için de o kişilerin hayal gücüne ve geniş bir vizyona sahip olması gerekmektedir.

4. Lider her zaman en kolay ve en çok kullanılmış olan yolu seçmemelidir. Lider, yeni bir yöne gitmeye hazır olmalı ve arından yürünecek yeni bir yol oluşturabilmelidir.

5. Daha çok hayali ve daha az kâbusu olan liderlere sahip bir dünyanın daha iyi durumda olacağı kesindir.

6. Bir lider, kendisini takip eden insanlarıyla tam olarak uyum içerisinde olmalı ve bu insanların beklentilerine cevap verebilmelidir.

7. İyi bir lider gerçekleri görmeli ve değişimin dinamiklerine ayak uydurmalıdır.

8. Liderliğin diğer bir önemli yönü de doğru zamanda ve doğru yerde, gerçekler ne kadar rahatsız edici de olsa doğruyu söylemektir.

9. İyi bir lider hem sabırlı hem açıkgözlü olmalıdır. Fakat bazen bir lider de risk almalıdır.

10. İyi bir lider hiçbir zaman, koşullar ne olursa olsun, durum ne kadar umutsuz olursa olsun “umut dağıtan” olmaktan kaçınmamalıdır.

11. Bir lider ülkesinin veya kurumunun eksiklikleri ile ilgili gerçekçi ve hakkaniyetli değerlendirmeler yapmalıdır.

 

* * *

 

Cumhurbaşkanı Gül bu benim çıkardığım on maddeyi tek tek sıralarken bazen söylemek istediğini açıklama gereği de duyuyor ve bu maddelerin neredeyse tamamını kendi siyasi hayatından örneklerle anlatıyor.

Stanford öğrencilerine son söylediklerinden birini aktarıyorum: ‘Kişisel deneyimden söz etmişken, size bugün verebileceğim basit ama kuvvetli tek nasihat şudur: Hiçbir zaman sorumluluk almaktan kaçınmayın ve liderlik yapma fırsatını yakaladığınızda liderliğinizi yapın.’

 

ÖĞRENCİLERE HİTABEN KONUŞMANIN TÜRKİYE’YE MESAJI VAR MI?

 

ABDULLAH Gül, Stanford Üniversitesinde öğrencilere hitaben konuşuyor da olsa, bu konuşmayı ‘Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’ sıfatıyla yaptığı için ister istemez Türkiye’den de dikkatle izlendi.

Bence konuşmanın dikkatle okunacak bir bölümü şu:

‘2000 yılında partimin başkanlığı için adaylığımı koyduğumda parti üyelerimize, bizim yürüttüğümüz siyasetin tarihi geçmiş ve alakasız olduğunu söylemek zorunda kaldım.

O esnada bu gerçeği söylemek aşırı derecede riskliydi ve kurucu liderimiz o zamanlar açıkça benim rakibimin tarafını tutmaktaydı ve liderin seçimlerini sorgulamamak o zamanlar bir parti geleneğiydi.

Az bir farkla parti kongresinde kazanamamış olsam da iletmek istediğim mesajımı, önce parti kurucularına ve delegelere ve sonrasında da Türkiye’de daha büyük bir topluluğa iletebilmiştim. Hatta bu reform ve yenilikçi strateji ve anlatım, 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin (ya da AK Partinin) oluşumunun temelini atmıştır.’

Bakalım Gül’ün bu konuşması ne gibi yankılar uyandıracak AK Parti içinde ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan nezdinde?

 

KENDİ AĞZINDAN CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN DEĞERLERİ

 

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül’ün konuşmasının bana göre en kişisel bölümü şimdi okuyacağınız bölümdü:

‘Orta büyüklükteki bir Anadolu şehrinden gelen biri olarak, tüm hayatımın, memleketimdeki insanlar için daha iyi bir yaşam ve dünya sağlamaya çalışmakla ve çabalamakla geçtiğini söyleyebilirim.

Sadece ayaklarımın üzerinde durmaya çalıştığım zorlu zamanlarım da oldu. Ama her zaman umutlarımın ve hayallerimin peşinden koştum ve hiç umutsuzluğa kapılmadım.

Şu ana kadar konuşmamda içinde bulunduğumuz dönemin, değişim, yenilikler, bağlılık, işbirliği, halkın güçlenmesi ve liderlik dönemi olduğunun altını çizdim.

Tüm hayatım boyunca bana kılavuzluk eden kavramlar ve prensipler de tamamen bunlardı.

Her daim muhafazakâr ve geleneksel değerlerime bağlı kaldım. Yine de kültürel kimliğim ve bahsettiğim muhafazakâr değerlerim dünyanın her zaman değişmekte olan gerçeklerine kendimi adapte etmemi engellemedi.

Söylevlerimde alçakgönüllü, toleranslı, mütevazi olmaya çalıştım ve yapıcı bir politik dili benimsedim.

Çoğu profesyonel, politik ve diplomatik ilişkime sağgörülü, sabırlı, sebatlı ve pragmatik olarak yaklaştım.

Ama prensiplerin pragmatik fırsatçılıkla çatıştığı ana konularda, neredeyse her zaman sezgilerim prensiplerden yana olmuştur ve sonuna kadar da prensiplerim için savaşırım.

O bakımdan Cumhurbaşkanlığı için adaylığımı koyduğumda test edildim. Adaylığımı geri çekmem hususunda bana yapılan hakkaniyetsiz ve yapay baskılara rağmen hayalimin peşinden koştum ve prensiplerimden ödün vermedim.’


(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)