Avrupa Türkleri olarak, uzun zamandır Avrupa Birliği Türkiye ilişkilerinin adeta rölantiye alındığına şahit olduk. Ancak son zamanlarda, bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerle Türkiye’nin ilişkilerinin gerginleştiğini gördük. Bu çerçevede, Türkiye ile Fransa’nın karşılıklı açıklamaları, Fransa’nın Ankara Büyükelçisi'ni istişarelerde bulunmak üzere Paris’e geri çağırmasına kadar gitti. Bu süreçte bir çok Avrupa ülkesi lideri, Fransa’yı destekleyen açıklamalar yaptı. Buna Avrupa Birliği yetkilileri de katıldı.

Açıklamalar Türkiye’yi yargılayıcı açıklamalarla sınırlı kalmadı tabii ki. Bazı Avrupa ülkeleri yöneticileri Türkiye’ye karşı ambargo ve yaptırımlar bile önerdiler.

Bütün bunlar, 10, 11 Aralık tarihlerinde yapılacak Avrupa Birliği Liderler Zirvesi öncesinde yapılıyor.

Bir taraftan Almanya Başbakanı Angela Merkel, Liderler Zirvesinde Türkiye'ye olası yaptırım meselesi de gündeme gelecek açıklamasını yapıyor. Diğer tarafta Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell da “Türkiye ile ilişkilerde artık bir dönüm noktasına yaklaşıyoruz” diyor.

Avrupa’dan yapılan açıklamalar doğrultusunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise şöyle diyor: “Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz”.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın bu görüşünü daha somut anlatmak üzere, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Brüksel'e bir ziyarette bulunuyor. Avrupa Birliği Zirvesi öncesinde yapılan bu ziyaretin amacı hiç şüphesiz Türkiye ile AB arasında karşılıklı güven ilişkisini güçlendirecek yeni adımların atılmasıydı. İbrahim Kalın, ‘AB Konsey Başkanı Charles Michel'in Dış Politika Başdanışmanı Maryam Van den Heuvel, AB Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'in Kabine Şefi Bjoern Seibert ve AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Helga Schmid ile ayrı ayrı görüştü’. Görüşmelerde başta ‘Türkiye-AB ilişkileri, Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve Karabağ gibi bölgesel konular’ olmak üzere, ‘Gümrük Birliği'nin güncellenmesi, göç anlaşması, vize serbestiyeti ve siyasi diyalog gibi alanlarda somut adımlar atılması’ da gündeme geldi.

Peki, bütün bu gelişmelerle, yani Avrupa Birliği üye ülkeleri ile Türkiye arasında yaşanan gerginlikler, 10 ve 11 Aralık’da yapılacak Liderler Zirvesi ve İbrahim Kalın’ın Brüksel ziyareti ile Avrupalı Türklerin ne alakası var?

Avrupa ülkelerinin karar vericilerinin Türkiye ile ilgili sert açıklamaları devam ederken, iki hafta önce Fransa’da ve son hafta Hollanda ve Almanya’da Bozkurtlar adındaki kuruluşların araştırılması ve yasaklanması kararları açıklandı.


Yukarıdaki gelişmeler ve son iki hafta içinde ortaya çıkan Bozkurtların yasaklanması, ilk bakışta, her ne kadar birbirinden farklı gibi görünse de, aralarında bir ilişkinin olduğu apaçık ortada.


Bu ilişkiyi, Alman siyasi partileri CDU, CSU, SPD ve FDP’nin Ülkücü Hareket’in yasaklanması için verdikleri ortak dilekçede “Almanya'daki Ülkücü Hareket mensupları Türkiye'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ittifak halinde olan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile de sıkı bir ilişki içindeler” cümlesi çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Eğer, Doğu Akdeniz’de, Libya ve Suriye’de, Dağlık Karabağ’da, Türkiye ile bazı Avrupa Birliği üye ülkelerinin (Fransa özelinde) karşı karşıya gelmesi, bu ülkelerin Türkiye’ye diş geçirememesi ve bunun da faturasının Avrupalı Türklere kesilmesi yorumu doğru ise, çok yazık çok. Sadece yazık değil, çok ucuz ve bayağı bir politikadır aynı zamanda. Sayın Macron, Merkel, Rutte, Sebastian, Avrupa Türkleri bu muameleyi hiç hak etmiyorlar. Umarız, Avrupa Türklerinin, AB Türkiye ilişkilerine araç ve kurban seçilme yorumu doğru değildir.

Veyis Güngör
23 Kasım 2020