Bu kez töre/namus cinayeti değil, Siirt’te Nergis Evin adlı üniversite öğrencisinin “veda yemeği”ne gitmekte olanları araçta tarayan PKK’lılar 4 genç kadını öldürüyor.

Ölenlerden Kevser Çekin, Siirt’in BDP’li Belediye Başkan Yardımcısı Abdüllatif Çekin’in yeğeniymiş.

Olay Ankara’da 3 kişinin öldüğü patlamayla aynı gün gerçekleştiği için sivilleri hedef alan bu acımasız saldırı televizyonların “gece bültenleri”ne yetişti.

Siirt’teki pusu, Tunceli’deki “halı saha” katliamına benziyor.

PKK’nın son dönemdeki şehir eylemleri Güneydoğu’da polislere yönelmiş durumda. Siirt’teki Polis Meslek Okulu çevresinde pusu kuran teröristler o çevrede bir “veda yemeği”ne gitmekte olan aracı hedefi alıyorlar. Araçta 6 kadın var. Nergis Evin’i (25) Hatay’a uğurlayacaklar; Nergis’in kardeşi Nuran (17) ablası Zeynep (31) dışında hemşire Gülcan Olgaç (27) yüzme antrenörü Nurcan Olgaç (25), güvenlik görevlisi Kevser Çekin araçtalar. Gece 20.30’da yemek yiyecekleri restoranı geçtiklerini fark edip geri dönmeye çalışırken yavaşlayan araca saldıran PKK’lılar açık camdan içeriye bomba atıyorlar. Yetmiyor, silahla tarıyorlar genç kadınları.

Yaşları 17, 31 arasındaki genç kadınlardan dördü saldırı anında yaşamlarını kaybediyor.

Siirt saldırısı; Kumrular gibi Ankara’nın en işlek caddesinde güpegündüz parlatılan bomba masum sivilleri yok ediyor. Kolları bacakları parçalanarak, yanarak can veriyor insanlar.

Siyasi hedefi ne olursa olsun böylesine bir vahşet insanlığa sığmaz.

Vicdanları kanatır.

PKK şehirleri kana bulayarak Güneydoğu’daki şiddeti Batı’ya yaymaya çalışıyor.

Doğu ya da Batı, gözü kara eylemlerde “eşik” aşılınca siyasi hedef de kayboluyor.

Örneğin bu kadar kadın cinayetinden sonra eşit temsil, kota, ayrımcılığa karşı mücadele, kadının statüsünün güçlendirilmesi gibi sözler havada kalıyor.

Eylemlerin bir kısmı ise İmralı ile temas trafiğinin kesilmesine bağlanıyor.

MİT-PKK görüşmelerinin sızdırılmasıyla Öcalan’a “ev hapsi” önerisi yeniden gündeme getirilmişti.

Mandela örneğinden hareketle PKK’nın silahı bırakması halinde 4-5 yıllık çatışmasız bir dönemin sonunda o aşamaya gelinebileceği öne sürülüyordu. Ancak Mandela deneyiminden farklı olarak, 30 yıldır kan döken örgütün “iç savaş” dayatması barış şansını ortadan kaldırıyor.

Sürekli barış deyip bunca kan dökmek, PKK’yı Güney Afrika örneğinden de, IRA, ETA gibi benzerlerinden de ayrıştırıyor, uzaklaştırıyor.

IRA terörünün etkili olduğu 1980’lerin İngiltere’sinde bir yere bomba konulduğunda dahi örgüt polise haber verir, sivil kayıplar önlenirdi.

İspanya’da ETA’yı bu tür eylemlerden milyonların protesto yürüyüşleri vazgeçirdi.

PKK bu katliamlarla en büyük zararı Kürt hareketine veriyor!

Bu süreçte BDP’ye büyük görev düşüyor.

1 Ekim’den itibaren TBMM’de olmalılar.