Enerji Bakanı Taner Yıldız geçen hafta Yunan gazetelerinin manşetindeydi. Ağır geçen kış şartlarında doğalgaz tüketimimiz de arttı doğal olarak; bizdeki ihtiyaç büyüdüğü halde başkalarına vanaları kapatmak yerine komşu Yunanistan’a açtığı için... “Zordaydılar, vanayı açtık” dediği yazıldı bakanın...

 

Konuya biraz sıcaklık katmak için olacak, Hürriyet, Taner Yıldız ile Yunan Çevre, Enerji ve İklim Değişikliği Bakanı Tina Birbili’nin fotoğrafları eşliğinde verdi haberi; sakallı Yıldız ile sarışın Birbili fotoğrafları hoş bir tezat teşkil ediyordu.

 

Eskiden olsa “Acaba haber doğru mu?” merakıyla yaklaşırdım bu tür haberlere; ‘amiral gemisi’ olma özelliğini kaybettiğinden beri Hürriyet, ilgimi yitirdim. Sağolsun, Atina’dan Stelyo Berberakis imdada Sabah’ta yetişti. Meğer Tina Hanım bir süre önce koltuğunu kaybetmiş, yeni bakan Yorgo Papakonstantinu imiş... Hürriyet’in okur temsilcisi, dün, muhabirin Google taraması yüzünden bu yanlışı yaptığını yazdı.

 

Olur böyle vakalar... Olur, ama gazeteler, hele ciddiyseler, olmaması için her türlü tedbiri alırlar. Muhabirin kaleminden çıktıktan sonra yazı işlerinde birilerinin “Acaba doğru mu?” kuşkusu göstermesi beklenir. Hürriyet’in de Atina’da muhabiri var; sorsalardı, yanlışlığı hemen düzeltirdi.

Hayli zaman oluyor, New Yorker dergisinden bir yazar Türkiye’ye gelmiş, benimle de görüşmüştü. Aradan bir süre geçti, dergiden aradılar. Yazar yazısını yazmış dergiye göndermiş; şimdi sıra verdiği bilgilerin doğruluğunu araştıracak bölümdeydi. O bölümden arayan, yazarın benim görüşüm olarak yazısına geçirdiği sözlerin bana ait olup olmadığını öğrenmek istiyordu.

ABD’de ve itibarına titizlenen gazete ve yayın organlarına sahip diğer ülkelerde her yazı ve haberi kuşkuyla eline alan birileri mutlaka bulunur...

 

Gazetenin artık kendisinden ‘pop sosyolog’ diye söz eden yazarı da bir tartışmanın ortasındaydı geçen hafta. CNN-Türk’de yayınlanan ‘28 Şubat’ belgeselinde, o dönemde yaşadıklarını aktarırken, Genelkurmay Başkanlığı ziyareti sırasında geçen bir konuşmayı da anlatmış Mehmet Ali Birand’a...

 
“Paşam, siz onu bunu bırakın da, darbe yapacak mısınız, yapmayacak mısınız?”
diye Çevik Bir’e sormuş daha sonra kovdukları bir yazarları; o da, “Siz ne diyorsunuz” mukabelesinde bulunmuş...

 
Kovulan yazar daha sonra geçtiği muhalif kalemlerin toplandığı gazetede “Ben öyle sormadım” tepkisini verdi. Sorusu şuymuş kendi anlatımına göre: “Alınan bu 28 Şubat kararlarına direniş olursa, gerektiğinde silâh kullanır mısınız?”

 
Ha Ali Veli, ha Veli Ali...

 
Açıklamasında bir noktaya daha işaret etmişti tepkici yazar: Pop sosyologun konuyu 2 Ekim 1999 tarihli yazısında da ele aldığını ve orada kendi anlattığı gibi naklettiğini belirterek... O yazıda, soruyu “Paşam, Erbakan ve Çiller bütün bunlara rağmen gerekli düzenlemeleri yapmazsa müdahale edecek misiniz?” diye veriyor pop sosyolog...

 
Neden bunları anlatıyorum? Şundan: Eski yazarının yeni gazetesinde yazdığı yazıdan sonra olaya pop sosyolog da kendini haklı çıkarmaya çalışan bir yazıyla müdahale etti. Tepkiyi yalanlama olarak görüyor ve neden geç geldiğini soruyordu yazısında. Hem de 13 yıl geç... “Ben bu sohbeti 2 Ekim 1999 günü Hürriyet’teki köşemde yazdım. (..) Şimdi bana sakın ‘O yazıyı görmemiştim’ deme...”


Oysa cevap yetiştirdiği yazar kendisinden bir gün önce “Sakın görmedim deme” dediği eski tarihli yazısına atıfta bulunuyordu.

 
Tina Hanım
’ın adı ve fotoğrafında hadi Google yanılttı, eski yayın yönetmeninizin yazısındaki bu fâhiş hatanın sebebi ne peki? Yoksa sizler de artık onu okumayı, yazdıklarını ciddiye almayı bıraktınız mı?

Bir dostum, “28 Şubat’la ilgili yargısal süreç başladı ya, bundan böyle daha çok aile-içi kavgalara tanıklık edeceğiz” dedi bana. Ne demek istediyse...

(STAR)