Türkiye, yüksek bütçe açığı sonucunda ortaya çıkan yüksek enflasyon ve Marmara depreminin ardından 1999 sonunda IMF ile Stand-by anlaşması imzaladı.

Bu anlaşmaya göre, Türkiye'ye 4 milyar dolar destek kredisi verilecek ve bu krediyle Türkiye üç yıllık bir istikrar programı uygulayacaktı. Ama işler öyle farklı gelişti ki, IMF anlaşması yürürlükte olduğu halde 2000'in sonunda Türkiye'de piyasalar mali fırtınaya tutuldu.
Bunun ardından bir de Çankaya felaketi yaşandı. MGK toplantısında, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Başbakan Bülent Ecevit'e anayasa kitapçığını fırlatmasıyla Türkiye Şubat 2001'de derin bir ekonomik krize girdi.

İşte bu krizi anlatan bir kitap o dönem toplantılara katılan IMF müdürlerinden Onno de Beauford Wijnholds tarafından yazıldı ve Fighting Financial Fires (Finansal Yangınla Savaş) adıyla yayımlandı.

Wijnholds'un kitabında yazdığına göre, 2000'in sonuna doğru piyasalarda mali fırtına başlayınca, Türkiye'ye ek 10 milyar dolar para gerekiyor. Ama

IMF uzmanları bu konuda isteksiz davranıyor; çünkü ortada Türkiye ekonomisiyle ilgili bir uzman raporu yok ve Türk parası aşırı değerli durumda.
Wijnholds o dönemin toplantılarını anlatıyor ve "A patch- up operation was put in place December 2000 and additional IMF money provided bringing total to $ 10 billion. Some executive directors, myself included were unhappy that additional money was going to be provided despite the continuing overvaluation of the lira" diye yazıyor.

Bu sözlerin anlamı şu: "Aralık 2000'de derme çatma bir operasyonla Türkiye'ye 10 milyar dolar vermek için ek para temin edildi. Bazı müdürler ve ben bu ek paranın verilmesinde memnun değildik çünkü Türk parası aşırı değerliliğini sürdürüyordu."

Wijnhold devam ediyor "Köhler asked the United States directly for a bilateral loan of as much as $ 10 billion for Turkey.There was enough money Exchange Stabilization Fund,which had been used in the Mexican rescue in 1995. But in view on political difficulties that could be expected and the United States preference for letting the IMF take on the burden,Köhler and Derviş were told that no such loan would be provided."

İşin Türkçesiyle, dönemin IMF Başkanı Köhler 10 milyar doları doğrudan ikili anlaşmayla temin etmek için ABD'ye başvuruyor. ABD döviz istikrar fonunda yeterli para olduğu ve 1995'te Meksika'yı kurtarmak için kullanıldığı belirtiliyor. Fakat politik problem olabileceği beklentisiyle ABD yükün IMF tarafından üstlenilmesini öneriyor. Ve Köhler ve Derviş'e böyle bir borcun verilemeyeceği söyleniyor. Böylece Türkiye'ye, ABD'nin 10 milyar dolar bile yardıma yanaşmadığı ortaya çıkıyor.

Peki ne var bunda diyebilirsiniz? Türkiye için çok önemli bir bilgi bu. Düşünün hem IMF başkanına hem de Kemal Derviş'e ABD'nin Türkiye için politik kaygılarla para veremeyeceği belirtiliyor.

Oysa aynı hesaptan Meksika krizini bastırmak için acil para verilmişti. Meksika'ya verilen para Ecevit hükümetinden niye esirgeniyor? Niye verilecek para politik sorun çıkaracağı kaygısıyla Türkiye halkından esirgeniyor?

Yine aynı yazar şunu da belirtiyor; "The primary budged surplus was targeted at a level of no less than 6.5 per cent, much more than had been agreed with Argentina." Ve "faiz dışı fazlanın milli gelirin yüzde 6.5'in az olmayacağı hedeflendi ve bu oran Arjantin'den istenen faiz dışı fazla hedefinden çok fazlaydı" diyor. Hemen hatırlatalım Arjantin'den istenen faiz dışı fazla o dönemde yüzde 2.5 oranındaydı. Kısaca Türkiye'den istenen ağır koşullar diğer ülkelerden istenmiyor. Hatta bugün Yunanistan'ın borçlarının neredeyse yüzde 60'ının silindiğini dikkate alırsak Türkiye'den istenen koşulların oldukça ağır olduğunu tekrar etmekte fayda var. En önemli tanık olarak Derviş'in bu operasyonlara açıklık getirmesi gerekiyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye finans tarihi gizliliklerle dolu. Türkiye'de tam olarak ne olup bittiğini anlayabilmek için bu gizli yönlerin açıklanmaya ve yorumlanmaya ihtiyacı var. Şeffaflığa, Kemal Derviş'le başlayabiliriz.

(Sabah gazetesinden alınmıştır)