Pek çok faktörün etkisiyle insan ömrü uzuyor. Ne var ki ömrümüzün uzayan kısmı gençlik çağlarımız değil, orta yaş ve yaşlılık dönemleri. Peki buna ne kadar hazırız?

“Diş hekiminizin muayenesinden çıktınız. Muayenehanenin tam karşındaki kafede cappuccino’nuzu her zamanki gibi keyifle yudumlarken, son derece yakışıklı bir gencin iki masa ötenizde oturduğunu gördünüz. Göz göze geldiniz ve o genç size çekici bir gülüşle karşılık verdi! Müthiş sıkıntı içindesiniz. Kafanız karmakarışık ve neredeyse boğulacak gibisiniz. O genç ve yakışıklı beyi bir yerden tanıdığınıza yemin edebilirsiniz. Size el sallıyor. Nereden tanıyor olabilirsiniz? Üstelik o kadar genç ki. Şaşkınlığınız daha da artıyor. Aman tanrım, şimdi de o size doğru geliyor! Şu inanılmaz yakışıklı size asılıyor olabilir mi? Saçma. Kesinlikle olmaz! Siz bu arada dişlerinizi biraz önce temizlettiğinize şükrediyorsunuz. O, geniş ve keyifli bir gülüşle konuşuyor: “Merhaba! Beni hatırladınız mı?” Ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz. O devam ediyor: “Ben Andy! Andy Carter! Ortaokulda oğlunuzla birlikte basket takımındaydım.” Dudaklarınızda saçma bir gülüşle donup kalıyorsunuz ve yer yarılsa da içine girsem diye düşünüyorsunuz.”
Yukarıdaki satırlar bana ait değil. Harvard’lı uzun yaşam uzmanlarından Dr. Gary Small’ın ‘The Longevity Bible’ isimli kitabından aktardım.

PEK ÇOĞUMUZ 90’I GÖRECEĞİZ

Dr. Small diyor ki: “Yaşımızı hatırlatan olaylar hepimizin başına gelir. Tek bir beyaz saçın ortaya çıkıvermesi, birinin size ilk kez ‘teyze’ demesi ya da bir odaya girince niçin geldiğinizi unutuvermeniz bunlardan sadece bazıları. Hiçbirimiz zamanı durduramayız ama yaşlanmanın etkilerini yavaşlatabiliriz. Yalnızca yüz yıl kadar önce insanlar 40  yaşına geldiklerinde kendilerini şanslı hissediyorlardı. Şimdilerde yaşam süresi erkekler için 74, kadınlar için 80’lere kadar uzadı. Modern tıp bilimi başarılarını sürdürürse pek çok insan 90’larının sonuna kadar iyi ve sağlıklı yaşayabilmek imkânına sahip olacak. Ve çoğu kişi zaten olabildiğince uzun yaşamak istiyor ama sağlığı, aklı yerinde olmadan kim 100 yaşına kadar yaşamak ister?”
Modern tıptaki inanılmaz gelişmeler, hijyenik şartların genelde hemen her ülkede eskiye göre daha iyi hale gelmesi, konforun artışı, ekonomideki olumlu gelişmeler (ve buna paralel olarak insanların kendilerine daha iyi bakabilecek imkanlara kavuşması), eğitimin yaygınlaşması, koruyucu sağlık hizmetlerinin güvenilir ve kalıcı hale gelmesi ve daha pek çok faktörün etkisiyle ömrümüz biz istesek de istemesek de uzayacak! Ne var ki ömrümüzün uzayan kısmı çocukluk ya da gençlik çağlarımız değil, orta yaş ve yaşlılık dönemleri olacak.

ŞİMDİDEN HAZIRLIK ŞART

Yaşlılık döneminin uzaması yaşlılıkla ilgili sağlık sorunlarını eskisinden daha önemli hale getirecek. Bunun açık ve net anlamı şu: Orta yaşlı ve yaşlı insanların çoğalması hipertansiyon, şeker hastalığı, kilo fazlalığı, romatizma, bellek zayıflaması, cinsel güçsüzlük, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, çeşitli doku ve organ kanserleri gibi kronik, yıpratıcı, yaşam kalitesini düşürensağlık problemleriyle mücadele eden insanların çoğalması anlamına da geliyor. Yaşlılık dönemimize ilişkin temel sorunlarımız da zaten temelde ve genelde (ister bedensel, ister ruhsal olsunlar) yukarıdaki problemlerden kaynaklanıyor. Yani ‘yaşlılığımızın kalitesi’ yaşlılığın kendisinden çok yaşlanmaya eşlik eden sağlık sorunlarının sayı ve ağırlığıyla ilgili bir durum.
İşte bu nedenle yaşlılığa hazırlanma konusu çok ama çok önemli bir alan haline geldi. Başlangıçta ‘anti-aging’ gibi sihirli bir kelimeyle ortaya çıkan uzun ömür arayışları bu sözcüğe inananlarda hayal kırıklıklarına yol açtı ama onlara yaşlanmayla ilgili sorunların hafifletebileceğini de öğretmiş oldu. İyi ve güzel yaşlanmanın aslında sadece bedensel değil ruhsallıkla da ilgili bir süreç olduğu bilinci oluştu. Dahası uzun bir hayatın huzur, keyif (daha doğrusu keyifli bir huzur hali) ve
sağlık olmayınca bir anlam ifade etmediği de anlaşıldı.
Dr. Gary Small uzun, sağlıklı ve huzurlu hayat yolculuğunu döşeyen taşların sekiz ayrı taş ocağından gelmesi gerektiğini düşünüyor. Bu sekiz kuralı neredeyse tamamı aslında sizin de iyi bildiğiniz şeyler. Bu sekiz başlık
pratiğe nasıl geçiriliyor sorusunun yanıtınıysa önümüzdeki günlerde özetlemeye çalışacağım.

8 TEMEL KURAL

* Aklınızı –zihninizi keskinleştirin
* Olumlu –iyimser biri olun
* Sağlıklı ve samimi ilişkiler geliştirin
* Stresle mücadele edin
* Çevrenize sahip çıkın
* Formda kalın
* Doğru - akılcı beslenin
* Sağlığınızı dikkatle izleyin

Yaşlanma sanatı
BENİM ÖNERİM

Eğer sağlıklı, huzurlu, bilge ve zarif bir yaşlı olmak istiyorsanız sevgili Zülfü Livaneli’nin tavsiyesine uyun ve Andre Malraux’nun ‘Yaşlanma Sanatı’ kitabını bulup okumaya çalışın. Ve şu üç noktayı da lütfen aklınızdan çıkarmamaya çalışın. 
* Uzun bir ömrü herkes ister ama sağlıklı kalmak, huzurlu olmak, başkalarına muhtaç düşmemek ve o uzun ömrün içini doldurabilmek iyi, faydalı ve güzel bir şeyler yapmayı sürdürmek de gerekir.
* Uzun ömrün kurallarından biri de hayatı yavaşlatmaktır. Hayatı yavaşlatmak hem onu ıskalama ihtimalinizi azaltır, hem de küçük ve basit şeylerden de zevk almanızı sağlar.
* Yaşlanmak bedenden çok ruhu etkiler. Hatta bazen ruh bedenin yaşlanmasına aldırmaz, genç kalmakta direnir. Yaşlılıktaki bazı sorunların nedeni de zaten ruhun bedensel yaşlanmaya kayıtsız kalmasındandır. Bu nedenle ne yapın edin bedeninizin genç ve dinç tutun. Bunun çaresi de sürekli aktivite, özellikle de sık sık tekrarlanan düzenli yürüyüşlerdir.

(Hürriyet gazetesinden alınmıştır)